DİNAZOR SESİ VE KUR'AN AYETİ
DİNAZOR SESİ VE KUR’AN AYETİ
(Lokman Peygamber ve Sesler Deşifresi!)
Dinazor, milyon yıllar önce nesli tükenen bir hayvan türünün genel adı...
İlk önce şu haberi okuyalım, daha sonra Kur’an ayetini...
“Brain Wybrow, koruyucu balmumu tabakası ve sivri yaprakları bulunan bitkilerin bir zamanlar dinazor seslerini tıpkı bir garamafon gibi kaydettiğini tahmin ediyor. Gramofonun buluşcusu Thomas A.Edison da ses dalgalarındaki titreşimleri, balmumlu bir tabakaya kaydetmek için iğneden yararlanıyordu. Daha sonraysa gramafon borusuna bağlı bir iğneyle sesleri duyulabilir hale getiriyordu. Benzer kayıtların ‘Dinazorlar Çağı’nda doğal olarak gerçekleştiğini söyleyen Wybrow, dinazor bağırışının, uçlarında balmumu tabakası bulunan yaprak uçlarını titreşime geçirdiğini ve uçların da yiver çizdiğini düşünüyor. Bu tür yivlere sahip fosil yaprakları bulunduğunuda dinazor sesleri de canlandırılabilecek.” (Hürriyet Gazetesi / Bilim Dergisi eki / 18 Mayıs 2002 / Sayı: 19 / sayfa:
Şimdi de şu Kur’an ayetini okuyalım:
“Lokman: Ey oğulcuğum! İşlediğin şey bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, bir kayanın içinde veya göklerde, yahut yerin derinliklerinde de bulunsa Allah onu senin karşına getirir. Doğrusu Allah latiftir, haberdardır”
Bilimle ilgili bu haber ve Kur’an’ın bu ayeti, birbirini desteklemektedir. Kur’an “yerde, gökte, kayanın içinde” ifadelerini kullanarak, bunun “heryerde” olabileceğini söylemektedir. Bilimadamı Wybrow ise, şu anda bunun “yapraklar üzerindeki kısmını” araştırmaktadır.
Kur’an ayetinden anlaşılabilmektedir ki, işlediğimiz “şeyler” tamamen zaptediliyor. Buna sesler de dahil... Bütün dava, bu zaptedilen / kaydedilen ses şifrelerinin henüz deşifre edilememiş olması... Fakat ayet “Allah onu karşına getirir” dediğine göre bu, “gökte, yerin altında veya kayanın içinde” diye anlatılan şifrelerin, büyük kıyametten önce çözülebileceği ihtimal dahilindedir.
Einstein’ın “dünyada varolan bir şey yok olmaz, şekil değiştirerek başka şekilde vücut bulur” dediği söyleniyor. Buradan gidersek, o halde zamanında bir ağaca yapılan bu şifreleme, toprağa da geçmiş olabilir.
Uzay boşluğundaki, yerin altındaki, kayanın içindeki, yapraktaki zaptedilmiş bu ses şifrelerinin çözülmesi durumunda, insanoğlu en büyük devrimlerinden / aşamalarından birini yapmış olacaktır...
Çünkü bu durumda tarihteki ünlü kişilerin kendilerine yamanan sözleri söyleyip – söylemediği de kesinlik kazanacaktır. O zaman mesela, ****** “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur”, Hz.Muhammed “kocasının bütün vücudu irin olsa, karısı da onu diliyle yalayıp bütün vücudunu temizlese gene de hakkını ödeyemez” gibi saçma – sapan sözler söylediler mi öğrenmiş olacağız! Yani “yalan / uyduruk tarih yazmak” devri bitecektir.
Kur’an olayı “ses” ile kısıtlamamış, “işlediğin şey” diyerek, “görüntü şifreleri”nin de çözülebileceğine açık kapı bırakmıştır. Böyle bir durumda mahkemelerin de işi çok kolaylaşacak, yalancı tarih yazımı gibi “yalancı şahitlik” de litaratürden çıkacaktır...
Bu işin bir tek riski vardır, o da şudur: “Namahrem” olayı da ortadan kalkacaktır. Özel hayad da deşifre edilebilecektir. Kanun koyucu buna da sınırlama getirmek zorunda kalacaktır.
Beni çok heyecanlandıran Brian Wybrow adlı bilim adamı ile Lokman Peygamber’e gönül dolusu selam olsun...